EN
Uche: Futbol oynamak için doğdum

Uche: Futbol oynamak için doğdum

Oyuncumuz Kalu Uche’nin TamSaha Dergisi’ne verdiği röportaj:

İspanya’da Almeira formasıyla uzun seneler geçirip adını dünyaya duyurduktan sonra bu sezon başında yeni bir oluşum içindeki Kasımpaşa’nın yolunu tuttu ve ülkemize gelmiş birçok Nijeryalı oyuncu gibi daha şimdiden başarıyı yakaladı. Futbol için doğduğunu ve Hugo Sanchez’in üzerinde çok emeği olduğunu söyleyen başarılı santrfor, Kasımpaşa ve ondan önceki kariyer maceralarını TamSaha’ya anlattı.

Futbolla Nijerya’da nasıl tanıştın? Futbol oynaman için seni teşvik eden birileri oldu mu?

Size tek kelimeyle şunu söyleyebilirim ki kendimi futbol oynamak için doğmuş gibi hissediyorum. Futbol oynamak her zaman aklımdaydı, en küçük yaşta bile. Hiç de aklımdan çıkmadı. Küçükken tek bildiğim şey futbol oynamaktı. Futbol oynarken kendimi bulduğumu düşünüyorum. O yüzden futbola başlamamda beni teşvik eden biri yoktu, zaten futbol oynamak için doğmuştum dediğim gibi.

Ailende futbolla ilgilenen başka isim var mı?

4 kız, 4 de erkek olmak üzere toplam 8 kardeşiz. Futbol oynayan ise iki abim var. Birisi kaleci. Ancak amatör düzeyde oynuyor Nijerya’da. Diğeri ise benim gibi forvet. O da profesyonel düzeyde mücadele ediyor. Kısacası bir futbol ailesiyiz.

Futbola doğduğun ülke olan Nijerya’da başladın ancak henüz 18 yaşındayken İspanya’ya, Espanyol’un altyapısına transfer oldun. Nijerya-İspanya arası transferini sağlayan kimdi? Orada seni kim keşfetti?

Futbola 16 yaşındayken Nijerya’da Enyimba takımında başladım. Yaklaşık 1 sene sonra da Iwuanyanwu Nationale takımına geçtim. Genç yaşta İspanya’ya transfer olmam eski menajerim sayesinde olmuştur. Onun sayesinde genç yaşta Avrupa’ya ilk adımımı attım. Espanyol’la tanışmam bu şekilde olmuştu.

Espanyol’un altyapısında 1 sezon geçirdikten sonra Polonya’ya Wisla Krakow’a geçiş yaptın. Burada geçirdiğin 3 yıl boyunca hem düzenli olarak oynama şansı buldun hem de tüm sezonlarda lig şampiyonluğu yaşadın. Burada geçirdiğin günler futbol anlamında seni geliştirdi ve Avrupa futboluna alıştırdı diyebilir miyiz?

Polonya’da kariyerim için çok olumlu bir dönem geçirdim. Dediğiniz gibi futbolumu orada geliştirdiğimi söylersem yalan olmaz. Burada geçirdiğim dönem hem Avrupa futboluna adaptasyonumu hem de ileriki yıllarda İspanya’da daha çok başarılı olmamı sağladı. Çünkü biliyorsunuz İspanya’ya geldikten 1 sene sonra Polonya’ya geçmiştim. Gençlik dönemimde Polonya’da top oynamasaydım sonraki dönemlerde İspanya futboluna kolayca uyum sağlayamazdım. Ayrıca 3 sezonda 3 şampiyonluk yaşamak da genç yaşta çok güzel bir duyguydu.

Polonya macerandan sonra 1 sezon kiralık olarak Bordeaux’da forma giydin ve ardından 2005’te Almeira’ya geçiş yaptın. Yani Polonya ve Fransa’dan sonra tekrar İspanya’daydın. Burada da yaklaşık 6 yıl forma giyip, takımın simge oyuncusu oldun. O günlerden bahseder misin bize?

Almeira, Nijerya’dan sonraki ikinci evimdir. Çünkü Nijerya’dan sonra en çok zamanımı orada geçirdim. Bu yüzden bu kulübü ve orada geçirdiğim günleri asla unutamam. Oyunuma gelince, kariyerimin en başarılı günlerini de burada geçirdiğimi söyleyebilirim. Zaten bu takımdayken dünyaca tanınan bir oyuncu haline geldim. İlk transfer olduğumda takım İkinci Lig’deydi. Daha sonra ikinci sezonumda La Liga’ya yükselmeyi başardık. Benim de La Liga’ya yükselmemizde oldukça katkım olmuştu. Bundan sonra da takımımla La Liga’da çok önemli deneyimler yaşadım.

Almeira’dayken birçok teknik adamla çalıştın? Bu isimlerin arasında sende iz bırakan biri oldu mu?

Almeira’dayken Hugo Sanchez’le çalışma fırsatı buldum. Oyunculuğunda çok büyük bir isim ve unutulmaz bir forvetti. O yüzden onunla çalışmak beni çok heyecanlandırmıştı. Kendi bilgisi sayesinde bana da çok şey öğretti Hugo Sanchez. Antrenmanlardan sonra özel olarak çalışırdık. Futbolumun üst seviyeye gelmesindeki en büyük etken Hugo Sanchez’dir.

Almeira ile La Liga’ya yükseldiğiniz ilk yıllarda forvet mevkiinde Alvaro Negredo oynuyordu. Daha sonra Sevilla’ya geçiş yapınca onun yerini devraldın ve düzenli olarak ilk 11’de forma giymeye başladın? İlk başlarda La Liga gibi zorlu bir ligde oynayan bir takımın tüm gol yükünü üstlenmek seni mental açıdan zorladı mı?

Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, Almeira’da bir aile ortamı vardı ve oynasam da oynamasam da buranın bir parçası olmak her zaman beni memnun etti. Negredo takımdan ayrılınca ilk 11’de daha çok şans bulmaya başladım. Bu da beni son derece mutlu etmişti. Ancak bir o kadar da sorumluluğum artmıştı. Bu durum beni mental açıdan zorlamadı. O dönem aksine takımın as forveti olduğum için çok mutlu oldum ve başarılı olmak için konsantrasyonumu daha da artırdım.

Geçen sezonki Neuchatel Xamax ve Espanyol deneyimlerinden sonra bu sezonun başında Kasımpaşa’nın yolunu tuttun. Öncelikle neden Türkiye’yi seçtiğini soralım. Türkiye’de oynamış ve halen oynamakta olan birçok Nijeryalı oyuncu da var. Onlarla hiç konuştun mu buraya gelmeden önce?

Kasımpaşa’dan ilk transfer teklifi geldiği zaman ailemle Nijerya’da tatildeydim. Menajerim aradı ve Türkiye’den bir teklif olduğunu söyledi. Kasımpaşa’nın geçen sezon sonunda Süper Lig’e yükseldiğini, yeni bir oluşum içinde olduğunu, bu anlamda da güçlü bir yapıya ulaşmak ve iyi bir kadro kurmak istediklerini belirtti. Bana takımın ileriye dönük projelerinden ve Avrupa kupaları hedefinden bahsetti. Menajerimin kulüple ilgili anlattığı bu olumlu şeylerin ardından birkaç gün düşündükten sonra teklifi kabul etmeye karar verdim. Teklifi kabul etmek için menajerimin olumlu sözleri yeterli olmuştu, o yüzden başka bir oyuncuyla konuşma gereği duymadım.

Buraya geldiğinden beri Türk futbolunda gördüklerin hakkında neler söyleyebilirsin?

Süper Lig her geçen sezon daha da büyüyen ve gelişen bir lig. Birçok kaliteli oyuncu ve başarılı takıma sahipler. Ben de bu büyüyen ve gelişmekte olan ligin bir oyuncusu olmaktan gurur ve mutluluk duyuyorum. Kısacası ligin her geçen gün daha zorlaştığını söyleyebilirim.

La Liga’da uzun yıllar oynamış bir oyuncu olarak İspanya Ligi ile burada karşılaştığın farklılıklardan bahsedebilir misin?

Bana göre İspanya Ligi dünyanın en kaliteli ve zorlu ligi. İngiltere’den bile daha iyi bir lig olduğunu düşünüyorum. Orada oynanan futbol çok daha hızlı ve tempolu. Orada saha içindeki tempoya ayak uyduramazsanız lige tutunamazsınız. Türkiye’de ise oyunun akışı İspanya’ya göre daha yavaş. Teknik açıdan da arada büyük fark var bana göre. Tabii ki Türkiye Ligi son yıllarda çok gelişti, birçok kaliteli yabancı futbolcu burada oynamaya başladı ancak İspanya’da oynanan futbol çok farklı. O yüzden iki ligi kıyaslamak çok da doğru olmaz. İspanya’da futbol farklı bir düzeyde oynanıyor çünkü.

Daha önce La Liga’da oynamış forvetler de geldi ülkemize. Çoğu da İspanya Ligi’nde gol atmanın daha kolay olduğunu, burada savunmaların forvet oyuncusunu çok daha yakından marke ettiğini ve bunun da gol sayılarını düşürdüğün söylemişti. Sen bu görüşe katılıyor musun? İspanya’ya göre burada gol yollarında zorlanıyor musun?

Bu adaptasyonla ilgili bir konu bence. Her futbolcu başka bir ülkeye transfer olduğunda bir uyum süreci yaşar. Bu gittiği ortama ve kişiye bağlı olarak kısa ya da uzun sürer. Ben her gittiğim ülkeye çabuk adapte olduğumu düşünüyorum. Ayrıca ortada şöyle bir gerçek de var. İspanya’da daha pozitif futbol oynanıyor. Yani takımlar gol atmayı ve hücumu daha çok düşünüyor. Orta sahalar gözü kapalı bile forvet oyuncusuna pas atabiliyor. Onlar da Türkiye’deki futbol anlayışına göre daha çok öne doğru oynamayı düşünüyor. Durumun bundan kaynaklandığını düşünüyorum.

Senin de bahsettiğin gibi Kasımpaşa bu sezon yeni bir oluşum içinde ve sportif anlamda da başarıya ulaşmak için Isaksson, Djalma, Ernst gibi deneyimli isimleri kadrosuna kattı. Takım olarak bu sezonki hedefiniz nedir?

Takım olarak her geçen gün birbirimizi daha çok tanıyor ve birbirimize daha sıkı bağlanıyoruz. Bunlar da hiç kuşku yok ki başarıyı yakalamadaki önemli etkenlerden. Birçok farklı ülkeden transfer yapıp, kısa vadede başarıya ulaşmak mümkün olan bir şey değil. Takımın birbirine alışması ve oyuncuların birbirlerini anlaması bu gibi durumlarda zaman alır. Ancak tüm bunlara rağmen şu an gayet iyi gidiyoruz. Ligdeki sıralamamızdan da bu durum gayet iyi anlaşılıyor. Bana göre bu sezon öncelikli hedefimiz ligi bitirebildiğimiz en üst sırada bitirmek. Bu başarı senelerce tekrarlandığında ligin kalıcı takımlarından biri olacağımıza eminim.

Almeira’dayken Hugo Sanchez’den çok etkilendiğini ve onun hocalığı döneminde kendine çok şey kattığını söylemiştin. Şimdiki teknik direktörün Şota Arveladze de Hugo Sanchez gibi eski bir forvet oyuncusu. Kendisinden de hücumda yapabileceklerin hakkında tavsiyeler alıyor musun?

Şota futbolculuğu döneminden çok iyi santrfordu. Trabzonspor, Glasgow Rangers, Ajax, AZ Alkmaar gibi takımlarda başarıyla top koşturdu. Birçok da güzel golü vardı. Şota işini çok iyi yapan bir teknik direktör. Kısa zamanda hem bana hem de takıma bunu hissettirdi. O yüzden kendisiyle çalışıyor olmaktan memnuniyet duyuyorum. Kendisinin takımla diyaloğu son derece iyi zaten. Hücum ve gol deneyimleri hakkında bilgi alıyor, sahada da uygulamaya çalışıyorum.

Röportajın başında futbol için doğduğunu belirtmiştin. 2006 FIFA Dünya Kupası finallerinde Yunanistan’a attığın gol sonrası neler hissettin peki?

Öncelikle bir Dünya Kupası’nda yer almak kariyerimin en önemli ve en unutulmaz dönemiydi. Dünya Kupası’nda oynamak her futbolcunun hayalidir. Bana bir oyuncu gösterin ki Dünya Kupası’nda oynamak istemesin! Dünya Kupası finallerinde oynamak kolay bir şey değil. Psikolojik açıdan da tamamen hazır olmanız lâzım. Dünya Kupası’nda oynamak benim için başlı başına bir olayken, bir de finallerde gol atmam gerçekten tarif edilemez bir duyguydu. Yunanistan’a karşı frikikten gol kaydetmiş ve 1-0 öne geçmiştik. O gol nasıl oldu, ben sonra neler yaptım, inanın kelimelerle ifade etmek zor. Kariyerimdeki en önemli dönemdi tekrarlamak gerekirse.

Oynadığın mevki itibariyle dünyada ve Türkiye’de beğendiğin isimler kimler?

En çok beğendiğim, kendime de örnek aldığım futbolcu Brezilyalı Ronaldo. Kendisini PSV’den beri takip ettim. PSV, Barcelona ve Inter’de yaptıklarını hiç kaçırmadım. Gerçekten olağanüstü bir futbolcuydu. Türkiye’den ise kendi mevkiimde olmasa da söyleyebileceğim isim Emre Belözoğlu. Inter ve Newcastle United’dayken çok başarılıydı bana göre. Emre, yurtdışında Türkiye’nin en çok tanınan oyuncusu.

İspanya’da oynadığın dönemde sana en zor anlar yaşatan defans oyuncusu kimdi peki?

İspanya’da birçok zorlu defans oyuncusuna karşı oynadım. Hem fiziki olarak güçlü hem de bir o kadar zekilerdi. Özellikle Pepe ve Sergio Ramos ikilisine karşı oynamak gerçekten oldukça zor. İkisi bir araya geldiği zaman onları geçmeniz çok ama çok zor. Real Madrid’de oynadığı dönemde Fabio Cannavaro da karşısında en çok zorluk çektiğim defans oyuncularındandı.

Türkiye’deki Afrikalı oyuncular her zaman taraftarların sevgisini kazanmış ve akıllarında iz bırakmıştır. Senden önce de burada oynayan birçok Nijeryalı oyuncu oldu. Şimdi de oynayanlar var. Hepsi de taraftarlar tarafından çok sevildi. Kendini futbola adamış biri olarak taraftarların sempatisini hissedebiliyor musun? Gollerden sonra genelde kale arkasındaki tribüne koştuğunu da görüyoruz çünkü.

Türk taraftarların eşi benzeri yok. Gerçekten mükemmeller. Futbol tutkuları had safhada. Bu açıdan Türkiye’yi ülkeme benzetiyorum. Çünkü Nijerya’da da futbolla yatıp futbolla kalkan, futbolla yaşayan birçok tutkulu taraftar vardır. Başkan bile çok ateşlidir (gülüyor). Ben de Türkiye’ye ilk kez geldiğimde sahaya çıktığım ve gol kaydettiğim zaman taraftarların heyecan ve coşkusunu görünce kendi ülkemden bir şeyler buldum. O yüzden futbola olan bağlılık ve tutkularından dolayı buradaki taraftar ortamını çok seviyorum.

İşte o röportaj!

Diğer Fotoğraflar

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak için Çerez Politikası sayfamızı ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş olursunuz.